Binasından öğrencisine, öğretim elemanından yayınlarına kadar gıpta ile baktığımız, gözbebeğimiz olan Boğaziçi Üniversitesi aklımızın almadığı bir süreç yaşıyor. Kişisel ihtiraslar üst düzey bir araştırma ve eğitim kurumunu etik dışı uygulamaların merkezi haline getiriyor.
İşin en üzücü ve utanç verici yanı biz akademisyenlerin buna sessiz kalması, eylem ve söylemler ile destek vermemesi. Tarih bizi affeder mi bilemiyorum ama en azından ben kendimi affetmeyeceğim. Tepki göstermek, hakkını arayan meslektaşlarımızın yanında neden yer almıyoruz?
Aslında nedeni basit; kendi konfor alanımızda, açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasındaki maaşlarımızla, ürkek, apolitik ve bencil bir akademik hayatın içine kendimizi hapsettik. Kim taraf olmuş, kim bertaraf olmuş umursamadan emekli maaşını hak edeceğimiz günü bekliyoruz!
Bir yanıt yazın