Akademiden Notlar’da 3. sezonun finaline geldik. Yayında Yaşar Tonta hocamız ile bir de konuğumuz var, Umut Al. Bugün “Nasıl Bir Üniversite?” diye soracağız. Bu konuda söylenecek çok söz var. Deprem sonrası YÖK’ün aldığı kararlar bile 3-4 program boyu konuşulabilir. Akademi sorun büyük ve derin. Gelin birlikte tartışalım!
Kodlasak mı kodlamasak mı?
Mevcut gelişmeler programlama dillerini çok da önemsemeyeceğimiz bir dönemi müjdeliyor. Müjdeliyor diyorum çünkü kodlamanın şu anki hantal yapısına (uygulama geliştirmeyi seven biri olarak) ben bile içerliyorum. Problemi iyi analiz edip, tanımlayabilmek en önemli beceri olacak. Yakın zamanda yapay zeka destekli entegre yazılım geliştirme ortamları standart metin editörleri haline dönüşecek. Şu an nasıl hata ayıklama, renklendirme ve biçimleme özellikleri sıradanlaşıp komut satırı kullanımı en aza indiyse yakında satır satır kod yazımı da tarih olacak.
Okumaya devam et “Kodlasak mı kodlamasak mı?”“Eski MEB” çevrimiçi, “Yeni YÖK” çevrimdışı!
Fırsat eşitliğini bozabileceği kaygısı ile YÖK çevrimiçi derslerin yapılmamasını istiyor. MEB ise ikinci haftadan itibaren çevrimiçi öğrenme ile devam edileceğini açıklıyor. Normalde tam tersi olur diye bekliyor insan değil mi?
Uzaktan eğitim ve e-öğrenme uzun yıllar boyu Türkiye’de yüksek öğretimde kullanıldı. Yüz-yüze dersler ile birlikte de uygulandı. Ters-yüz edilmiş sınıflar, harmanlanmış öğrenme yöntemi halen kullanılmaya devam ediyor üniversitelerimizde.
YÖK, son yıllarda kendini YENİ YÖK olarak tanımlıyor. Bakış açısında farklılıklar olduğunu dile getiriyor. Ben böyle olağanüstü bir durum için eğitimin devam edeceği bir senaryo hazırlamasını beklerdim YENİ YÖK’ten. Ancak bunun tam tersini yaparak çevrimiçi ders yapılmayacak dedi.
Uzaktan eğitimin mutlaka etkileşimli yapılması gerekmiyor; çok farklı teknikler ve araçlar var. Neredeyse 20 yıldır bu işin içinde aktif olarak yer alıyorum. Her yapıdaki üniversite için farklı bir senaryo bile hazırlanabilir(di), çözüm üretebilir(di).
YENİ YÖK bu planlamayı görece çok az kaynakla yapabilirdi. Şimdiki gibi bir salgın hastalık ya da yaşanabilecek bir doğal afet sonrası yüksek öğretimin devamını sağlayabilirdi. İnternet ile yaşadığımız topyekün dönüşümün bu aşamada kullanılmamasını anlamak mümkün değil.
Halen geç değil, vizyonu olan, teknolojiyi takip eden, uzaktan eğitimi ve e-öğrenmeyi her yönü ile anlamış ve hazmetmiş bir ekip Türkiye’deki yüksek öğretim sürecini önemli ölçüde rahatlatacak kararlar alabilir. Yıllardır bu işi yapan kurumlarımız var; onlar model alınabilir(di)!
Türkiye Neden Ayağa Kalkamıyor?
Eğitim ile ilgili yıllardır öğrenci, eğitmen ve akademisyen olarak tespitim şudur: Mevcut eğitim sistemimizi yerle bir etmeden, tamamen yıkıp yenisini sil baştan inşa etmeden, yamayarak, güncelleyerek, eğip bükerek bu ülkeyi ayağa kaldıramayız.